Diego Velasquez (Las Meninas -1656)
Barok,
Avrupa’da yaygınlaşan ve dünyayı etkisi altına alan sanatta bir anlatım
biçimidir. Barok kelimesi, Fransızcadan önce Portekizce ”barucca” sözcüğünden
türemiştir ‘çelimsiz inci’ anlamına gelmektedir ve birbirinden ayrı iki şeyi
tanımlar; sanat tarihinde, Rönesans ile klasikçilik arasında kalan bir dönemi
ve bütün çağlarda verilmiş bazı eserlerin tarzını. Bazı kaynaklara göre 16. ve
17. yüzyıl arasında oluşmuş ve gelişmiş dönem diye anlatılsa da başlangıcı ve
bitişi için kesin bir tarih verilememektedir… Yoğun bir etki bırakan bu anlatım
biçimi, kendi alanında fazla eser verildiğinden dolayı bir dönem adı olarak
anılmaya başlanmıştır. Temellerinin Roma, Mantua, Venedik ve İtalya Floransa
‘da atıldığı bu dönem; sanat, heykel, resim, edebiyat, mimari ve müzik etkiler
ve hareketin abartılı, aşırı dekoratif efektleri, dram, gerilim, coşku ve bazen
kendini beğenmiş ihtişam ile karakterizedir.Resimde
Michelangelo Merisi da Caravaggio (1571-1610), Diego Velasquez (1599-1660),
ressam ve gravürcü Rembrandt (1606-1699) heykelde Gianlorenzo Bernini , müzikte
Johann Sebastian Bach dönemin en bilinen sanatçılarıdır..
Peki Rönesans, Barok
dönemini de kapsayan bir dönem ise neden kendi çapın da ayrılmış yada böyle bir
dönemin oluşumu nasıl başlamıştır?…Bilindiği gibi 1618-1648 yıllarında tüm
avrupayı saran mezhep kavgaları ve iç savaşlar insanların
birbirini kırmasına ve pisikolojik olarak bitkin duruma düşmelerine sebep
olmuştur. 30 yıl süren savaşın izlerini taşımak onları din tüccarlığına
sürüklemiştir… Prensler kendilerine zarar gelmeyeceğini düşündüğü öte dünyada
mutluluk vaadeden katolik mezhebi ile imparatorluklarının güçlenmesine
sebep olucağını bildikleri için iş birliği içersine girerler… Böylelikle din ve
siyaset birarada yürümeye başlamıştır… Dinlerine sımsıkı sarılan halk,
ibadethane ve dini yemin ile yargılama yapıldığından dolayı mahkeme
salonları ve bu gibi mekanlara verdikleri değeri göstermek için eşsiz sanat
eserleri yaptırmakla işe başlamışlardır… Teorik olarak 30 yıl savaşlarının
bitmesi barok döneminin gelişime başlama dönemi olarak sayılır. Bu başlangıç
1699 da İtalyada ilk önce klise ve mahkeme salonların da, en son olarak
giyim kuşamda etkilerini göstermiştir… Herzaman farklı ve diğer ülkelere
karşı üstün gözükmek çabasıyla İtalya da şatafatlı hayata geçiş yapıldığı
söylensede bu akım tüm avrupayı etkilemiştir.
GİORGİONE
Dönemleri birbirinden ayıran özellikleri yapılan eserlerin çizgisinden dokusuna, müziğinin ritminden , kişiye bıraktığı etkiden ayırt edilebildiği gibi… Dönemlerin giysi tasarımları da aynı şekilde birbirinden ayırılabiliyor… Gotik giyim, Barok tarzı giyim, Rönesans giyim anlayışı teknolojinin, endüstrinin, kumaş üretiminin, sosyal ve ekonomik değişimin bize sunduğu eserlerdir…
GOTİK DÖNEM
Duccio — Hugo Van Der Goes — Duomo di Milano — Rogier Van Der Weyden
(Dünyanın en büyük gotik
kathedrali. 1386 da başlayan inşaat 500 yılda tamamlanmıştır.)
RÖNESANS DÖNEMİ NASIL GİYİNİLİRDİ?..
Rönesans dönemi; giysiler de pahalı ve
nadide kumaşlar ( kadife, ipek, altın işlemeli kumaşlar, jakarlı işlemeli
nervür) kullanılmıştır. Gotik modaların abartıları ile kıyaslandığında, bu
giyim tarzı, daha önceden gelmiş olanların tümünden kendini kurtardığı ölçüde
doğaldı. Kadınların giysileri ince belli formu ile figürün doğal biçimini
vurguladı; geniş katlanmış bol etek, sıkıca saran beden gotik dönemden farklı
olarak V yaka formunu yuvarlak veya kare dekolteye bıraktı. İlk başta bu giysi,
beden ve uzun etekli kesimiyle ikiye ayrıldı. Birlikte etekler giderek
genisledi ve tüm Avrupa’da cemberli Ispanyol etekleri moda oldu. Günümüzde
tarlatan olarak bildiğimiz halinden farkı balina kemiginden ya da sepet
sögüdünden yaplilir astar olarak ‘karkas’ adı verilen sert bir keten
kullanılır, etegin icine takilarak daha genis durmasini saglardi. Balina
kemiğinden yapılan diğer bir parça da korselerdi; ince görünmek için takılan
korselerdeki kemikler çok fazla sıkıldığı için organlara zarar vermekteydi…
Hatta daha ilerki dönemlerinde okadar sıkılırdı ki iki elinizi belinize
koyduğunuzda kavuşurdu… Zamanla alışkanlık haline ve modaya dönüştü… Bu yüzden
karınlarını belli etmek istemeyen hamile kadınların çocukları da sakat yada ölü
doğardı… Cemberli etek, maksimum genisligine, eteğin bol kisminin, davul
benzeri bir görünüm aldigi 17.yüzyilda kavustu. Tarihçiler, cemberli etegin
bazi türlerinin 5 metre genisliginde olabildigini ve genis merdivenler gibi
bazi mimari özellikleri etkiledigini düsünmektedirler. Ispanyol stili elbisenin
etek gibi kolları da çan şeklindeydi; dirsek kısmına kadar dar, parmak ucuna
kadar olan kısım geniştir… İspanyol kol stili olarak günümüze kadar gelmiştir…
Diğer kol stili İspanyol kolun aksine karpuz kol dediğimiz şekilde dirsek
kısmına kadar kabarık, bileğe kadar dar şekildeydi… Basit, dar kola konfor ve
zarafet için yırtmaç ilave edildi. Camicia dediğimiz içlik bluzların yaka ve
kolları kıyafetlerin yırtmaç ve dekoltelerinden çıkarılmaya başlandı. Bu
giysinin üzerine ön parçaları açık palto tarzında başka bir kolsuz giysi
giyildi.
RÖNESANS DÖNEMİ İÇ GİYİM
İç çamaşırları ise
ketenden den yapılan kombinezon veya korsajlardır… Kamgarn (elde örülmüş yün)
veya ipekten yapılmış çoraplarını tutturmak amacıyla jartiyer, altlarına da
lastikli paçalı kilotlar giyildikleri bilinmektedir… Bunun yanısıra geçtiğimiz
günlerde bulunan günümüz de kullandığımız tarzda (keten) südyen- kilot
parçasının Rönesans dönemine ait olduğu kesinleşmiştir… Zengin kesimin vaz
geçilmez aksesuarları; altın zincir ve ağır gerdanlıklardı. Erkeklerin giysisi,
deri kenar şeridi ve kesme kollu kısa bir ceketten oluşurdu; aşırı derecede
sıkı, bacakları açığa çıkaracak şekilde dize kadar veya daha kısaydı. Yüksek
Rönesans’ın diğer bir popüler giysisi, topuklara kadar uzanan, kolları dikişli
ve geniş yakalı bir ceketti; bu giysi üniversitelerde resmi durumlar için
seremonik giysi olarak kullanılırdı.
BAROK DÖNEMİNİN GİYİM TARZI
Barok dönemin giyim tarzı; XVII yüzyılın ikinci yarısında Fransa Sarayın da
zariflik ve uygarlık anlayışıyla şatafatlı hayata geçişin kostümlere
taşınmasıyla başlamıştır. Milli özeliklerini arka plana atarak ya da halk
kostümlerin de yaşatan Avrupa, Fransa tarzını örnek almakta. Dönemleri
birbirinden ayıran özellikler olduğu gibi, kendi için de bütünlük sağlamaktadır.
Araştırmalara göre o dönemlerin sanatçıları günümüzde olduğu gibi birbirlerinden
esinlenirdi… Saraylardaki görkemli perde tasarımlarından esinlenerek giysilere
uyarlanan çift sıra drape, pile ve farbalardaki işlemeli taşlar gibi…Şatafatlı
kostümleri en iyi anlatan ”altın varaklar ve gül desenlerdir. Barok dönemin de
teknolojinin gelişmesiyle daha seri üretilen yün, kadife, atlas, ipek, İç
çamaşırları ise ketenden den yapılan kombinezon veya korsajlardır… Kamgarn
(elde örülmüş yün) veya ipekten yapılmış çoraplarını tutturmak amacıyla
jartiyer, altlarına da lastikli paçalı kilotlar giyildikleri bilinmektedir…
Bunun yanısıra geçtiğimiz günlerde bulunan günümüz de kullandığımız tarzda
(keten) sütyen- külot parçasının Rönesans dönemine ait olduğu kesinleşmiştir…
Zengin kesimin vaz geçilmez aksesuarları; altın zincir ve ağır gerdanlıklardı.
Erkeklerin giysisi, deri kenar şeridi ve kesme kollu kısa bir ceketten
oluşurdu; aşırı derecede sıkı, bacakları açığa çıkaracak şekilde dize kadar
veya daha kısaydı. Yüksek Rönesans’ın diğer bir popüler giysisi, topuklara
kadar uzanan, kolları dikişli ve geniş yakalı bir ceketti; bu giysi
üniversitelerde resmi durumlar için seremonik giysi olarak kullanılırdı.Pamuk,
kamlot kumaşlara; yaldızlı kumaşlar altın ipliklerle işlenmiş brokerlar ve gül
motifler eklenmiştir. Bayan kostümünde ağır (karkas) astarın yerini daha
zarif pamuklu, ipekli astarlar alır. Etekler iki parçadan ibaret olup üst-üste
giyilmektedir. Alt etek (Fripon) yapımında daha çok açık renk kumaşlar
kullanılmakta. Üst etek (Modest) koyu renk kumaştan yapılır, eteğin kenarı
drape olarak süslenirdi. Drape süsleme, geniş ve omuzları açık bırakan
dekolteli yakalarda da uygulanmaktaydı. Bol pudralı peruklar, bastonlar,
şemsiyeler de dönemin aksesuarlarıdır.
ROKOKO GİYİM TARZI
Rokoko (1730-1789) ; giyim tarzı Rönesansın gelişme döneminde Barok dönemi stiline
karşı olarak ortaya çıkmıştır. Acayipliği, asimetrisi, detayların inceliği ve
hafifliği ile göze çarpar; süslü güzelliği daha fazla kumaş kullanımıyla
vurgulanırdı. Kadın ve erkek giyiminde kullanılan en yaygın kumaşlar, satenler,
atlaslar, brokarlar, kurdelalarla yapılmış gül motifler, çift renk yansıtan
ipek karışımlı tafta kumaşlar ve tipik olarak pastel gölgeler de dantellerdir…
Yaka kısmının sırtı kapanarak kareden U şeklini alması onu kendi içinde
ayıran bir diğer özelliktir… Kadın giysileri, taşmış dantelli ve şeritli dar
kollu bedene sahipti. Sırt kısmındaki biritler ön kısma taşınmış farklı bir
hava katmıştı. İspanyol stilinin ağırlıkta olduğu abartılı perukların ve saç
aksesuarlarının kullanıldığı tüy detaylarla bütünleşmiş renkli bir dönemdi
diyebiliriz. Farbalarda, yakalarda ve kollarda fırfır detaylar sıklıktaydı.
Konik etekler, dönemin çok çarpıcı giysilerinden biriydi; krinolin etek olarak
biliniyordu, etekler önceleri dairesel, daha sonra oval olarak, kemik veya
metal çemberlerle takviye edilerek kabartıldı. Bedenin korsaj halini almasıyla
daha da küçüldü ve ”camicia” içliklerin yakaları dantellerle süslenmesiyle
daha ön plana çıkmasını sağladı. İç giysiler de saç stilleri ve aksesuarlarda
olduğu gibi (yelpaze, eldiven ve manşon) önemli oldu. Özellikle fiyonk
detayların en çok kullanıldığı dönemdir (ayakkabı, eldiven, gömlek yakaları,
şemsiyeler)…
ROKOKO DÖNEMİNDE JÜPON 'UN ÖNEMİ
Jüpon Rokoko dönemin de ayrı bir yer aldı… Önceleri tümüyle
eteğin altında kalan jüpon, 16. yüzyıl başlarında eteklerde ters “V” biçiminde
bir açıklık bırakılmaya başlanınca görünür hale gelmiş iç içe jüponlar
giyilerek eteğin kabarıklığı artırıldı. Önceleri tümüyle eteğin altında kalan
jüpon, 16. yüzyıl başlarında eteklerde ters “V” biçiminde bir açıklık
bırakılmaya başlanınca görünür hale geldi ve işlemlerle bezendi. 17. yüzyılda
dış etek jüponu gösterecek biçimde yukarı tutturuluyordu. 18. yüzyılda önü gene
ters “V” biçiminde açılan etek arkada toplanarak jüponun belirgin olarak ortaya
çıkması sağlandı. 19. yüzyıl başlarında ise birbirine tutturulmuş iç içe
jüponlar giyilerek eteğin kabarıklığı artırıldı.Eteği kabarık tutmak için
jüpona belden aşağı doğru sıra sıra genişleyen çember kasnakların dikilmesi,
1545′ten başlayarak İspanya’dan öteki Avrupa ülkelerine yayıldı. Kasnaklar
balen, ahşap ya da telden yapılıyor, eteğe yarım küre, koni, çan ya da fıçı
görünümü verecek biçimde jüpona dikiliyordu. Eteğin bütün süslerinin ve
kumaşının güzelliğinin ortaya konmasına olanak veren bu moda 1620′ye değin
Avrupa saraylarının çoğunda geçerliliğini korudu. 1710 dolayında İngiltere ve
Fransa’da çemberli iç etekler yeniden ortaya çıktı. Dış eteği kabarık tutacak
biçimde balenden, saz ya da söğüt dalı sepet örgüsünden yapılan bu kafesler 5 m
genişliğinde olabiliyordu. Kafes çember iç eteklerin 1850′lerde geliştirilen
bir türü ise at kılından dokunuyor ve balenlerle destekleniyordu. 1856′da at
kılı ve balenlerin yerine hafif metaller kullanılmaya başladı. Çan biçimli
geniş etek, korseyle daraltılmış belin inceliğini vurguluyordu. 1850′lerin
sonlarıyla 1860′ların başlarında çok yaygınlaşan bu moda, varlıklı kesimin yanı
sıra hizmetçi ve işçi kızlarca da izlenir oldu. Bu tip etekler 1878′den sonra
pek kullanılmadı. Kumaşın desen ve süslerini görünür kılan çember etekler dans
sırasında hareket serbestliği sağlamakla birlikte, küçük mekanlarda ve araba
içinde rahatsızlık veriyordu. Bu arada “yürüyüş” için daha küçük iç etekler
geliştirildi.Eteğin arkasının kabarık durmasını sağlayan etek yastıkları 14.
yüzyıldan başlayarak çeşitli dönemlerde kullanıldıysa da, asıl 19. yüzyılda
yaygınlaştılar. Önceleri etek kumaşı kalça hizasında bol tutulurken, sonraları
jüpona tel bir kafes tutturulmaya başladı. Arkaya doğru çıkıntı yapan bu
kafesin üstü kumaşla örtülüyordu. 1780′lerde Fransa’da ortaya çıkan kalçaya
yastık takma modası ise 1860′larda ve 1870′lerde yeniden
canlandırıldı.1900′lerden sonra eteklerin daralmaya başlamasıyla jüpon giderek
önemini yitirdi. 1950′lerde, diz boyu, kabarık eteklerle birlikte bir süre gene
moda oldu.
BU DÖNEMDE ERKEK GİYİMİ
Erkek giyimi, kadın
tarzı kadar zengin süslemeliydi; farbala, kurdele ve dantel çok kullanılırdı.
Yelek kollarda olduğu gibi kısaydı. Dize kadar varan pantolonlar beyaz
çoraplarla tamamlanırdı. Bu dönemin sonlarında erkek giyimi daha basit hale
geldi ve dantel ve farbalalar artık süslenmedi. Takviye edilmiş kenarları
olan ceketi, erkek gardırobunun bir demirbaşı olan smokin takıma dönüştü.
KLASİZM DÖNEM
Klasizm dönem (classical
period 1775-1825) ; Barok ve Rokoko dönemin de fazla süslenmenin ve abartının
karşılığı olarak doğmuştur. Müzikte ve edebiyatta ‘aydınlanma çağı’ olarak
anılır. Fransa ve İtalya da başlamış, onları takip eden Avrupa ülkelerinde de
hakimiyetini sürdürmüştür… Giyim olarak 1795-1820 li yıllarda etkili olmuş,
yeni sosyal değerleri barındıran, gelenek ve değişim arasındaki çatışma da
kilit bölge olarak ortaya çıkmış, zengin fakir gözetmeksizin herkese hitap
ederek evrenselleşmiştir. Diğer dönemlerin aksine halktan insanların Fransız
devrimi ile aristokratlar, kültürlü kesim ve halk tabakalarının birlik,
beraberlik içerisinde yaşamaya başlaması, diğer taraftan da zengin kişilerin
zamanla eteklerinin kuyruklarından ve çemberlerinden şikayet etmesiyle yeni bir
giyim tarzına geçilmiştir… Daha fazla kıyafet üretilmekte, günlük yada gecelik
diye ayrılan kostümler tek tipleşmeye başlamaktaydı. İşçilik isteyen
detaylardan kendini kurtarmıştı. Gece bir davete yada toplantıya katılacakları
zaman günlük kıyafetlerine şıklıklarını tamamlamak için farklı takılar,
aksesuarlar takarlardı. Moda da farklı bir adım atılan bu dönem de kabarık
etekler çemberler daraltıldı yada kalktı, eteklerin boyları kısaltıldı,
jüponlar yalnızca yastıklarla desteklendi. Kıyafetlerin bellerini sıkan
korsajlar, yerini yüksek belli düz büzgülü elbiselere bıraktı. Erkelerin
ceketlerinden esinlenerek yapılan cepkenler ve büstiyerler döneme hakim oldu…
ROMANTİZM DÖNEMİ
Romantizm dönem
(1800-1840); Klasizm edebiyatına ve
stiline tepki olarak ortaya çıkmıştır. Edebiyat ve müzikle alakalı olarak başta
İngiltere ve Almanya olmak üzere tüm Avrupa ülkelerinde etkili olmuş, öncülüğünü
Fransız yazar Victor Hugo yapmıştır. Bu döneme Fransız ihtilali ve sanayi devriminin
de etkisi vardır… Kültürlü insanların sayısı gün geçtikçe artmaya, kadınlar
kliselerde ve yardım kuruluşlarında gözükmeye başlamıştır… Dönemi anlatan giyim
tarzı 1815-1840 yılların da İtalya’da kendini göstermiştir. Klasizm dönem de
göğüs altına kadar çıkan elbiselerin bel çizgisi, olması gereken bel hattına
indirildi. Desenli emprime kumaşların üretimi ile el işçiliğinin yerini kumaş
işçiliği aldı. Bu dönemi anlatan kıyafetler belden aşağısı pile veya büzgü
olarak iner, yaka veya omuzlara da nervürler veya pililerle hareket katılırdı.
Bel kısımları ya sade bırakılır yada sade bir kemerle tamamlanabilirdi.
VİCTORİA DÖNEMİ
Victoria devri; Büyük Britanya’nın
(İngiltere) Victoria devri sanayi devriminin yükselişi ve Britanya
İmparatorluğunun yükselişi olarak kabul edildi.. Kraliçe Victoria’nın 1837 de
tahta çıkıp 1901 yılına kadar hüküm sürdüğü dönemdir…İngiltere’nin en zengin
olduğu dönemdir. (1830-1880) Napolyon Avrupa’yı savaşa mahkum ederken, İngiltere
ayrı bir kara parçasında olduğu için gelişimine devam etmiştir. Dünyanın en
modern, en güçlü ve en zengin imparatorluğu haline gelmiştir. Giyimde 1840-1900
yılları arasında hakim olmuştur… Kraliçe Victoria, gençliğinde Avrupa’nın stil
öncülerinden biri olarak kabul edilmiştir. Victoria’nın, birçok farklı
kumaştan aynı elbise modelini yaptırdığı bilinmektedir. Kalp kesimli
dekolte yakalar ve kabarık kollar, elbiselerin eteklerinin ön kısmının düz,
arka ve yan kısımlara hareket verilmesi dönemi anlatan ‘Victoria elbiseleri’(
Victoria Stili) olarak bilinmesine yol açmıştır. Klasizm dönemin de duraksayan
toplama etekler ve drapeler bu dönemde kendine has bir tarza bürünmüştü…
Eskiden kullanılan çemberli jüponlar etek ucuna kadar inen kat kat drapelerin
tutturulmasıyla geri gelmiştir… 1861 yılında Victoria’nın eşinin vefat
etmesiyle inzivaya çekilmesi halkı yasa boğar ve o zamanlarda yas nedeniyle
giyilen siyah elbiseler moda olmaya başlar ve bir takım değişikliğe uğrar.
Giysilerin kabarık kolları düz bir form alır, yakalar kapanır koyu tonların hakim
olduğu bir dönem ‘Victoria sonrası’ dönem olarak bilinir…
ART NOUVEAU DÖNEMİ
Art Nouveau (1890-1911); Ülkemizde ‘yeni sanat’
yada ’1900 sanatı’ olarak adlandırıldığı gibi Avrupa ülkelerinde de farklı
isimlerle bilinir… Art Noveau ismi Paris’te açılmış olan, dekoratif mobilya ve
aksesuar satan bir mağazadan gelmektedir. Zarif dekoratif süslemelerin ön plana
çıktığı, kıvrımların ve bitkisel desenlerin sıklıkla kullanıldığı bir sanat
akımıdır. Köklerinin Londra merkezli olup Art & Crafts (Victoria dönemi
seri üretim kalitesizliğine karşı el sanatlarını savunma) hareketine denk
gittiği söylenebilir. Klasisizme sırtını dönen Art Nouveau sanatçıları ilhamı
öncelikle doğa da aramışlardır. Bitkisel motifler, kadın figürleri, kıvrılan
bükülen çizgiler akımın etkilediği her alanda kullanıldı. Bitkileri ve
hayvanları düzenli kompozisyonlarda statik bir formda kullanılarak, eskilerin
aksine doğanın dinamik kuvvetleri dile getirilmeye çalışılmıştır. Dönemi
anlatan kıyafetler Barok ve Gotik dönem tarzını andırır… Düz inen pileli
eteklere yeniden kıvrımlar gelir ve yakalar açılarak degaje şeklini alır.
El işçiliği ağırlıktadır. Giysilerin ve ayakkabıların hatta bir çok aksesuarın (eldiven,
şemsiye, şapka, ayakkabı..vs) üzerinde dönemin motiflerine rastlamak mümkün.
Dönemi yansıtan ve günümüzde de ismini sık sık duyduğumuz Charles
Frederic Worth, Art Nouveau sanatçılardan biridir. Houte Victoria devri; Büyük
Britanya’nın (İngiltere) Victoria devri sanayi devriminin yükselişi ve Britanya
İmparatorluğunun yükselişi olarak kabul edildi.. Kraliçe Victoria’nın 1837 de
tahta çıkıp 1901 yılına kadar hüküm sürdüğü dönemdir…İngiltere’nin en zengin
olduğu dönemdir. (1830-1880) Napolyon Avrupa’yı savaşa mahkum ederken, İngiltere
ayrı bir kara parçasında olduğu için gelişimine devam etmiştir. Dünyanın en
modern, en güçlü ve en zengin imparatorluğu haline gelmiştir. Giyimde 1840-1900
yılları arasında hakim olmuştur… Kraliçe Victoria, gençliğinde Avrupa’nın stil
öncülerinden biri olarak kabul edilmiştir. Victoria’nın, birçok farklı
kumaştan aynı elbise modelini yaptırdığı bilinmektedir. Kalp kesimli
dekolte yakalar ve kabarık kollar, elbiselerin eteklerinin ön kısmının düz,
arka ve yan kısımlara hareket verilmesi dönemi anlatan ‘Victoria elbiseleri’(
Victoria Stili) olarak bilinmesine yol açmıştır. Klasizm dönemin de duraksayan
toplama etekler ve drapeler bu dönemde kendine has bir tarza bürünmüştü…
Eskiden kullanılan çemberli jüponlar etek ucuna kadar inen kat kat drapelerin
tutturulmasıyla geri gelmiştir… 1861 yılında Victoria’nın eşinin vefat
etmesiyle inzivaya çekilmesi halkı yasa boğar ve o zamanlarda yas nedeniyle
giyilen siyah elbiseler moda olmaya başlar ve bir takım değişikliğe uğrar.
Giysilerin kabarık kolları düz bir form alır, yakalar kapanır koyu tonların hakim
olduğu bir dönem ‘Victoria sonrası’ dönem olarak bilinir…
arihine ilk ismini
yazdıran da kendisidir. Yaptığı tasarımlarda ağır işçilik mevcuttu dönemin
çizgisin de fakat olağan dışı, kendine özgü bir tarzı vardı. Kostümler de göğüs
kısmını açıkta bırakacak tarzda degaje yaka kullanan tasarımcıdır. Hatta
bu sebepten dolayı ilk başlar da kötü eleştirilere maruz kaldığı olmuştur.( Ne
olursa olsun gerçekten farklı bir şeyler yapıyorsanız ilk başta dışlanır
zamanla alışılır ve son olarak tek kabul edilirsiniz… S.M.)
EDWARDİAN DÖNEMİ
Edwardıan dönemi ; 1900-1910 yılları
arasında Albert Edward’ın Büyük Britanya kralı Hindistan hükümdarı olduğu
dönemdir. Politik, teknolojik ve toplumsal alanlarda yaşanan köklü değişimler
dönemine denk gelmiştir…Havacılık endüstrisindeki gelişmeler, sosyalizm ve
liberalizm akımları da yine bu dönemde gelişmeye başladı. Yardım kuruluşları ve
kliselerde çalışmaya başlayan kadınlar artık daha aktif ve üreticidir… Art
Nouveau sanatçılarının dünya sanatlarını araştırma içerisinde olduğu dönemdir.
Bu dönem de bir çok şey köklü değişime uğradığı gibi giysilerde yeni bir boyut
kazanmıştır. Moda tarihinin en karmaşık aynı zamanda farklı düşüncelerin
ve fikirlerin doğduğu benim deyimimle ”çağ atlayan 10 yıl”dır. Eskiden aşırı
abartılı ve kabarık kıyafetlerin yerini kısa kollu kısa etekli degaje yakalara
sahip elbiseler aldı. Elbiselerin yakaları kayık yaka dediğimiz stille
bütünleşti. Sırt ve ön yaka kısmı eşit açıklıkta bırakılıp kenarları dantel
veya tül fırfırlarla süslenmeye başlandı. Etekler ilk başlarda diz hizasına
kadar düz, dizden aşağı pileli yada büzgü verilerek çan şeklini aldı.Sonra daha
düz indi ve kuyruklarla boyları kısaltıldı. Piliseler her elbise de kullanılan
ortak bir detay haline geldi… Victoria döneminden farklı olmasa da günlük iç
giyim de korsenin yerini sütyen, jüpon yerini de ipek astar aldı. Taktıkları geniş
şapkalar; tüy, fiyonk ve sonraları güllerle süslendi. kış ayları takılan
şapkalar boyun altından kurdelelerle bağlanıyordu… Bu dönem de giysiler gibi
şapkalar da bir küçülüp bir büyüdü, değişimin esiri oldu. Victoria döneminin
terzisi olan Edwardian dönemin de Oriantalizm’e geçişin ilk adımlarını atan Jeanne
Paquin‘dir… Kendisi ilk bayan terzi ünvanına sahip kişidir.
Charles Worth’ün peşinden gitmiş ve ondan daha çok kişiyi giydirmiştir…
Çünkü Worth dönemin de insanların kabullenemedikleri, aykırı buldukları
tasarımlara, alışmaya başlamışlardır. Devir değişmiş, farklılık isteyen,
tabularından kurtulmuş insan sayısı artmıştır.
ORİANTALİSM DÖNEMİ
Oriantalism; Avrupadaki Aydınlanma çağı düşünürlerinin zamanla uzak ve yakın
doğu kültürüne merak salmaya başlamalarıyla ortaya çıkmıştır… Doğu ve batı
sentezini harmanlayan sanatçılar Çin sanatını benimseyerek ilk önceleri Çin
seramiklerinin desenlerini kopyalamışlar daha sonraları Müslüman
ülkelerin temalarını; Barok ve Rönesans sanatların da
kullanmışlardır. Dönemin giyim tarzı Edwardian dönemine denk gelir. Bir çok
gelişimin olduğu bu dönemin kumaşları Hindistan ve Çin’in özel olarak dokunmuş,
işlenmiş ipeklerdir. Giyim de tüm Avrupaya hakim olduğu 1900 ve 1938 yılları
arasın da avrupalı sanatçıların Osmanlı, Çin ve Hindistan başta olmak üzere tüm
Müslüman ülkelerinin yaşayış tarzını, stillerini takip ederek kendi
çalışmalarında kullanmışlardır. Edwardian dönemi boyunca ipek kumaş ve
işlemeler kadar kürkte çok moda olmuştur. Bir çok tasarımcı giysilerin,
kabanların, çizmelerin uç kısımlarında kol veya yakaların da kürk
kullanmışlardır… Bu tasarımcılardan birisi de Charles Worth’ün
öğrencilerinden Paul Poiret’dir.
Dönemin ünlü terzisi Madeleine Cheruit’e sayesinde ün kazanmaya
başlayan Paul Poiret; yöresel kıyafetlerden, doğu kültüründen ilham alarak
art decor tarzı kıyafetler yapmasıyla bilinmektedir. Zamanına göre fazlasıyla
modern olan stili konservatif müşteriler için bir dehşetti. O zamana kadar
korselerden ve balon eteklerden vazgeçememiş kadınlar için Poiret’in canlı
renklerde, kimonodan esinlenerek yaptığı elbiseler, uzun ve dar etekler, şarki
pantolonlar ve drape dikim oldukça yeniydi. Paul poiret korselerin seklini değiştirmiş,
elbiselerin de oryantalizm ögesini sonuna kadar kullanmıs ve herkesin fesli
doğuluları aşağılar gözle baktığı bir dönemde o Avrupalı zenginlere saray
cariyesini aratmayacak oryantalist elbiseler giydirmeyi başarmıştır. Elbette ki
bunu müthiş doğu sevgisinden yapmamıştı, hissettiği yenilik yapma duygusunu
oryantalizmle birleştirmişti ama bu da ortaya yüzyılın basında müthiş
elbiselerin çıkmasını sağladı, modaya keskin bir yön verdi. Coco Chanel
kadınlara pantolon giydirdi denilebilir, evet doğrudur ama ondan önce Paul
Poiret zaten giydirmişti. Eteklerin altında saklansa da bu pantolonlar,
pantolon için bir ön hazırlık aşamasından baska bir şey değildi. Paul Poiret
ve Jeanne Paquin gibi Jacques Doucet, Georges Doeuillet, Redfern
& Sons, Mariano Fortuny da döneme isimlerini yazdırmıştır
1910 Yılından sonra Coco
Chanel başta olmak üzere Pierre Balmain, Christian Dior, Yves Saint Laurent,
Gianni Versace, Thomas Burbery gibi tasarımcıların eline kalmıştır moda
dünyası… Her gecen gün sayıları artmıştır… Gerek sosyal değişim, bayanların
rahatlığa ilgi duyması, gerekse spora olan düşkünlük onların çözüm
yolları bulmalarını ve isimlerini duyurmalarını sağlamıştır. Ve 1900 lü yıllar
böyle başlamıştır.