14 Şubat 2013 Perşembe

MODA TARİHİ VE DÖNEMLERİ

RÖNESANS DÖNEMİ



 Fransızca kökenli, diriliş (yeniden doğmak) anlamına gelmektedir. Erken rönesans  14. ve 15. yüzyıllarda kendini göstermiş ve klasizm, barok, rokoko, realizm, romantizm ve gotik eserlerin dönemlerini kapsayarak  19.yy’a kadar etkilerini sürdürmüştür… Sanat, bilim, heykel, resim, felsefe ve mimarlık aralarında yeni bir bağ oluşumuna sebep olmakla birlikte hümanizm anlayışı ”insana değer verme” inancıyla, anatomik ve felsefik araştırmaların yayğınlaştığı, bilginin matbaanın buluşu ile çok daha fazla kişiye ulaştığı, coğrafi keşiflerle Avrupa'da ticaret alanında gelişmelerin olduğu ve ilk arkeolojik araştırmaların yapıldığı zaman dilimidir…Döneminin yaratıcılığının esas yürütücü gücü tüccarlardır. Ticaretin en iyi sanat ve endüstriyel yeniliklerle geleceğini bildikleri için yatırmlarını dönemin sanatçı ve araştırmacılarına yapmışlardır…Dönemin en bilinen sanatçıları; heykeltraş, mimar ve edebiyatçı da olan Leonardo Da Vinci, ressamlardan Rafael Sanzio (1483-1520), Giorgione’dir…






Diego Velasquez (Las Meninas -1656)
Barok, Avrupa’da yaygınlaşan ve dünyayı etkisi altına alan sanatta bir anlatım biçimidir. Barok kelimesi, Fransızcadan önce Portekizce ”barucca” sözcüğünden türemiştir ‘çelimsiz inci’ anlamına gelmektedir ve birbirinden ayrı iki şeyi tanımlar; sanat tarihinde, Rönesans ile klasikçilik arasında kalan bir dönemi ve bütün çağlarda verilmiş bazı eserlerin tarzını. Bazı kaynaklara göre 16. ve 17. yüzyıl arasında oluşmuş ve gelişmiş dönem diye anlatılsa da başlangıcı ve bitişi için kesin bir tarih verilememektedir… Yoğun bir etki bırakan bu anlatım biçimi, kendi alanında fazla eser verildiğinden dolayı bir dönem adı olarak anılmaya başlanmıştır. Temellerinin Roma, Mantua, Venedik ve İtalya Floransa ‘da atıldığı bu dönem; sanat, heykel, resim, edebiyat, mimari ve müzik etkiler ve hareketin abartılı, aşırı dekoratif efektleri, dram, gerilim, coşku ve bazen kendini beğenmiş ihtişam ile karakterizedir.Resimde  Michelangelo Merisi da Caravaggio (1571-1610), Diego Velasquez (1599-1660), ressam ve gravürcü Rembrandt (1606-1699) heykelde Gianlorenzo Bernini , müzikte Johann Sebastian Bach dönemin en bilinen sanatçılarıdır..







 Michelangelo Merisi da Caravaggio (1571-1610)





Peki Rönesans, Barok dönemini de kapsayan bir dönem ise neden kendi çapın da ayrılmış yada böyle bir dönemin oluşumu nasıl başlamıştır?…Bilindiği gibi 1618-1648 yıllarında tüm avrupayı saran mezhep kavgaları ve iç savaşlar   insanların birbirini  kırmasına ve pisikolojik olarak bitkin duruma düşmelerine sebep olmuştur. 30 yıl süren savaşın izlerini taşımak onları din tüccarlığına sürüklemiştir… Prensler kendilerine zarar gelmeyeceğini düşündüğü öte dünyada mutluluk vaadeden katolik  mezhebi ile imparatorluklarının güçlenmesine sebep olucağını bildikleri için iş birliği içersine girerler… Böylelikle din ve siyaset birarada yürümeye başlamıştır… Dinlerine sımsıkı sarılan halk, ibadethane ve dini yemin ile yargılama yapıldığından  dolayı mahkeme salonları ve bu gibi mekanlara verdikleri değeri göstermek için eşsiz sanat eserleri yaptırmakla işe başlamışlardır… Teorik olarak 30 yıl savaşlarının bitmesi barok döneminin gelişime başlama dönemi olarak sayılır. Bu başlangıç 1699 da İtalyada ilk önce klise ve mahkeme salonların da, en son olarak  giyim kuşamda etkilerini göstermiştir…  Herzaman farklı ve diğer ülkelere karşı üstün gözükmek çabasıyla İtalya da şatafatlı hayata geçiş yapıldığı söylensede bu akım tüm avrupayı etkilemiştir.




                                                                GİORGİONE   


Dönemleri birbirinden ayıran özellikleri yapılan eserlerin çizgisinden dokusuna, müziğinin ritminden , kişiye bıraktığı etkiden ayırt edilebildiği gibi… Dönemlerin giysi tasarımları da aynı şekilde birbirinden  ayırılabiliyor… Gotik giyim, Barok tarzı giyim, Rönesans giyim anlayışı teknolojinin, endüstrinin, kumaş üretiminin, sosyal ve ekonomik değişimin bize sunduğu eserlerdir…



                                                                 GOTİK DÖNEM

Gotik dönem(1250 – 1500 ); Orta çağı kapatan, Rönesans’ı başlatan akımdır. Gotik tarzı, yalnız mimarlıkta tesirli olmayıp; heykelcilik, resim, yazi, süs ve hatta gündelik eşyada da etkili olmuştur. Başlangıç yeri Fransa olduğu söylenmekte. Kadınların giyime önem vermeleri de 1440 lı yıllarda başlamıştır… Dönemi anlatan ipek ve kadife giysiler hükümdarların hakim olduğu İpek yolu ticareti ile uzak doğudan gelmekteydi, üretimi zordu bu yüzden halktan kimselerin giymesi yasaktı soylu insanlar halktan kendilerini ayrı tutarlardı… Ayrıca kilise inancı ile doğan felsefik anlatım biçimine sahip olan bu dönem de evli kadınların saçlarının gözükmesi de yasaktı, saçlarını ya bir bone ile yada sivri uçlu duvaklı şapkalar takarak kapatırlar, şapkalar boynuz yada fes şeklinde olabiliyordu… Saç köklerinin başlangıcını geriletmek için ön kısımlarını kazıtırlar veya yolarlardı… Sivri burun ayakkabılar, elbiselerin içlerine ketenden yapılmış uzun tek parça kombinezon yada İtalyanca ”camicia” adı verdikleri bluzlar, içlikler giyerler ve bellerine genellikle kemer takarlardı, elbiselerinin altına da hem rahat etmek hem de kabartmak için jüpon (etek astarı) giyerlerdi,  yaka ve sırt kısmı V şeklindeydi, . Zamanı anlatan eserlerde de görüldüğü gibi sivrilik ,keskin bir çizgi hakimdi.








Duccio  Hugo Van Der Goes — Duomo di Milano —  Rogier Van Der Weyden
(Dünyanın en büyük gotik kathedrali. 1386 da başlayan inşaat 500 yılda tamamlanmıştır.)



RÖNESANS DÖNEMİ NASIL GİYİNİLİRDİ?..

Rönesans dönemi; giysiler de pahalı ve nadide kumaşlar ( kadife, ipek, altın işlemeli kumaşlar, jakarlı işlemeli nervür) kullanılmıştır. Gotik modaların abartıları ile kıyaslandığında, bu giyim tarzı, daha önceden gelmiş olanların tümünden kendini kurtardığı ölçüde doğaldı. Kadınların giysileri ince belli formu ile figürün doğal biçimini vurguladı; geniş katlanmış bol etek, sıkıca saran beden gotik dönemden farklı olarak V yaka formunu yuvarlak veya kare dekolteye bıraktı. İlk başta bu giysi, beden ve uzun etekli kesimiyle ikiye ayrıldı. Birlikte etekler giderek genisledi ve tüm Avrupa’da cemberli Ispanyol etekleri moda oldu. Günümüzde tarlatan olarak bildiğimiz halinden farkı balina kemiginden ya da sepet sögüdünden yaplilir astar olarak ‘karkas’ adı verilen sert bir keten kullanılır, etegin icine takilarak daha genis durmasini saglardi. Balina kemiğinden yapılan diğer bir parça da korselerdi; ince görünmek için takılan korselerdeki kemikler çok fazla sıkıldığı için organlara zarar vermekteydi… Hatta daha ilerki dönemlerinde okadar sıkılırdı ki iki elinizi belinize koyduğunuzda kavuşurdu… Zamanla alışkanlık haline ve modaya dönüştü… Bu yüzden karınlarını belli etmek istemeyen hamile kadınların çocukları da sakat yada ölü doğardı… Cemberli etek, maksimum genisligine, eteğin bol kisminin, davul benzeri bir görünüm aldigi 17.yüzyilda kavustu. Tarihçiler, cemberli etegin bazi türlerinin 5 metre genisliginde olabildigini ve genis merdivenler gibi bazi mimari özellikleri etkiledigini düsünmektedirler. Ispanyol stili elbisenin etek gibi kolları da çan şeklindeydi; dirsek kısmına kadar dar, parmak ucuna kadar olan kısım geniştir… İspanyol kol stili olarak günümüze kadar gelmiştir… Diğer kol stili İspanyol kolun aksine karpuz kol dediğimiz şekilde dirsek kısmına kadar kabarık, bileğe kadar dar şekildeydi… Basit, dar kola konfor ve zarafet için yırtmaç ilave edildi. Camicia dediğimiz içlik bluzların yaka ve kolları kıyafetlerin yırtmaç ve dekoltelerinden  çıkarılmaya başlandı. Bu giysinin üzerine ön parçaları açık palto tarzında başka bir kolsuz giysi giyildi.











                           
                                                   RÖNESANS DÖNEMİ İÇ GİYİM 

İç çamaşırları ise ketenden den yapılan kombinezon veya korsajlardır… Kamgarn (elde örülmüş yün) veya ipekten yapılmış çoraplarını tutturmak amacıyla jartiyer, altlarına da lastikli paçalı kilotlar giyildikleri bilinmektedir… Bunun yanısıra geçtiğimiz günlerde bulunan günümüz de kullandığımız tarzda (keten) südyen- kilot parçasının Rönesans dönemine ait olduğu kesinleşmiştir… Zengin kesimin vaz geçilmez aksesuarları; altın zincir ve ağır gerdanlıklardı. Erkeklerin giysisi, deri kenar şeridi ve kesme kollu kısa bir ceketten oluşurdu; aşırı derecede sıkı, bacakları açığa çıkaracak şekilde dize kadar veya daha kısaydı. Yüksek Rönesans’ın diğer bir popüler giysisi, topuklara kadar uzanan, kolları dikişli ve geniş yakalı bir ceketti; bu giysi üniversitelerde resmi durumlar için seremonik giysi olarak kullanılırdı.

                                                                              




                                               BAROK DÖNEMİNİN GİYİM TARZI
Barok dönemin giyim tarzı; XVII yüzyılın  ikinci yarısında  Fransa  Sarayın da zariflik ve uygarlık anlayışıyla şatafatlı hayata geçişin kostümlere taşınmasıyla başlamıştır. Milli özeliklerini arka plana atarak ya da halk kostümlerin de yaşatan Avrupa, Fransa tarzını örnek almakta. Dönemleri birbirinden ayıran özellikler olduğu gibi, kendi için de bütünlük sağlamaktadır. Araştırmalara göre o dönemlerin sanatçıları günümüzde olduğu gibi birbirlerinden esinlenirdi… Saraylardaki görkemli perde tasarımlarından esinlenerek giysilere uyarlanan çift sıra drape, pile ve farbalardaki işlemeli taşlar gibi…Şatafatlı kostümleri en iyi anlatan ”altın varaklar ve gül desenlerdir. Barok dönemin de teknolojinin gelişmesiyle daha seri üretilen  yün, kadife, atlas, ipek, İç çamaşırları ise ketenden den yapılan kombinezon veya korsajlardır… Kamgarn (elde örülmüş yün) veya ipekten yapılmış çoraplarını tutturmak amacıyla jartiyer, altlarına da lastikli paçalı kilotlar giyildikleri bilinmektedir… Bunun yanısıra geçtiğimiz günlerde bulunan günümüz de kullandığımız tarzda (keten) sütyen- külot parçasının Rönesans dönemine ait olduğu kesinleşmiştir… Zengin kesimin vaz geçilmez aksesuarları; altın zincir ve ağır gerdanlıklardı. Erkeklerin giysisi, deri kenar şeridi ve kesme kollu kısa bir ceketten oluşurdu; aşırı derecede sıkı, bacakları açığa çıkaracak şekilde dize kadar veya daha kısaydı. Yüksek Rönesans’ın diğer bir popüler giysisi, topuklara kadar uzanan, kolları dikişli ve geniş yakalı bir ceketti; bu giysi üniversitelerde resmi durumlar için seremonik giysi olarak kullanılırdı.Pamuk, kamlot kumaşlara; yaldızlı kumaşlar altın ipliklerle işlenmiş brokerlar ve gül motifler  eklenmiştir. Bayan kostümünde ağır (karkas) astarın yerini daha zarif pamuklu, ipekli astarlar alır. Etekler iki parçadan ibaret olup üst-üste giyilmektedir. Alt etek (Fripon) yapımında daha çok açık renk kumaşlar kullanılmakta. Üst etek (Modest) koyu renk kumaştan yapılır, eteğin kenarı drape olarak süslenirdi. Drape süsleme, geniş ve omuzları açık bırakan dekolteli yakalarda da uygulanmaktaydı. Bol pudralı peruklar, bastonlar, şemsiyeler  de dönemin aksesuarlarıdır.


 



  















                                                                                    

ROKOKO GİYİM TARZI

Rokoko (1730-1789) ; giyim tarzı Rönesansın gelişme döneminde Barok dönemi stiline karşı olarak ortaya çıkmıştır. Acayipliği, asimetrisi, detayların inceliği ve hafifliği ile göze çarpar; süslü güzelliği daha fazla kumaş kullanımıyla vurgulanırdı. Kadın ve erkek giyiminde kullanılan en yaygın kumaşlar, satenler, atlaslar, brokarlar, kurdelalarla yapılmış gül motifler, çift renk yansıtan ipek karışımlı tafta kumaşlar ve tipik olarak pastel gölgeler de dantellerdir… Yaka kısmının sırtı kapanarak kareden  U şeklini alması onu kendi içinde ayıran bir diğer özelliktir… Kadın giysileri, taşmış dantelli ve şeritli dar kollu bedene sahipti. Sırt kısmındaki biritler ön kısma taşınmış farklı bir hava katmıştı. İspanyol stilinin ağırlıkta olduğu abartılı perukların ve saç aksesuarlarının kullanıldığı tüy detaylarla bütünleşmiş renkli bir dönemdi diyebiliriz. Farbalarda, yakalarda ve kollarda fırfır detaylar sıklıktaydı. Konik etekler, dönemin çok çarpıcı giysilerinden biriydi; krinolin etek olarak biliniyordu, etekler önceleri dairesel, daha sonra oval olarak, kemik veya metal çemberlerle takviye edilerek kabartıldı. Bedenin korsaj halini almasıyla daha da küçüldü ve ”camicia” içliklerin yakaları dantellerle süslenmesiyle daha ön plana çıkmasını sağladı. İç giysiler de saç stilleri ve aksesuarlarda olduğu gibi (yelpaze, eldiven ve manşon) önemli oldu. Özellikle fiyonk detayların en çok kullanıldığı dönemdir (ayakkabı, eldiven, gömlek yakaları, şemsiyeler)…




                                            





















ROKOKO DÖNEMİNDE JÜPON 'UN ÖNEMİ


Jüpon Rokoko dönemin de ayrı bir yer aldı… Önceleri  tümüyle eteğin altında kalan jüpon, 16. yüzyıl başlarında eteklerde ters “V” biçiminde bir açıklık bırakılmaya başlanınca görünür hale gelmiş iç içe jüponlar giyilerek eteğin kabarıklığı artırıldı. Önceleri tümüyle eteğin altında kalan jüpon, 16. yüzyıl başlarında eteklerde ters “V” biçiminde bir açıklık bırakılmaya başlanınca görünür hale geldi ve işlemlerle bezendi. 17. yüzyılda dış etek jüponu gösterecek biçimde yukarı tutturuluyordu. 18. yüzyılda önü gene ters “V” biçiminde açılan etek arkada toplanarak jüponun belirgin olarak ortaya çıkması sağlandı. 19. yüzyıl başlarında ise birbirine tutturulmuş iç içe jüponlar giyilerek eteğin kabarıklığı artırıldı.Eteği kabarık tutmak için jüpona belden aşağı doğru sıra sıra genişleyen çember kasnakların dikilmesi, 1545′ten başlayarak İspanya’dan öteki Avrupa ülkelerine yayıldı. Kasnaklar balen, ahşap ya da telden yapılıyor, eteğe yarım küre, koni, çan ya da fıçı görünümü verecek biçimde jüpona dikiliyordu. Eteğin bütün süslerinin ve kumaşının güzelliğinin ortaya konmasına olanak veren bu moda 1620′ye değin Avrupa saraylarının çoğunda geçerliliğini korudu. 1710 dolayında İngiltere ve Fransa’da çemberli iç etekler yeniden ortaya çıktı. Dış eteği kabarık tutacak biçimde balenden, saz ya da söğüt dalı sepet örgüsünden yapılan bu kafesler 5 m genişliğinde olabiliyordu. Kafes çember iç eteklerin 1850′lerde geliştirilen bir türü ise at kılından dokunuyor ve balenlerle destekleniyordu. 1856′da at kılı ve balenlerin yerine hafif metaller kullanılmaya başladı. Çan biçimli geniş etek, korseyle daraltılmış belin inceliğini vurguluyordu. 1850′lerin sonlarıyla 1860′ların başlarında çok yaygınlaşan bu moda, varlıklı kesimin yanı sıra hizmetçi ve işçi kızlarca da izlenir oldu. Bu tip etekler 1878′den sonra pek kullanılmadı. Kumaşın desen ve süslerini görünür kılan çember etekler dans sırasında hareket serbestliği sağlamakla birlikte, küçük mekanlarda ve araba içinde rahatsızlık veriyordu. Bu arada “yürüyüş” için daha küçük iç etekler geliştirildi.Eteğin arkasının kabarık durmasını sağlayan etek yastıkları 14. yüzyıldan başlayarak çeşitli dönemlerde kullanıldıysa da, asıl 19. yüzyılda yaygınlaştılar. Önceleri etek kumaşı kalça hizasında bol tutulurken, sonraları jüpona tel bir kafes tutturulmaya başladı. Arkaya doğru çıkıntı yapan bu kafesin üstü kumaşla örtülüyordu. 1780′lerde Fransa’da ortaya çıkan kalçaya yastık takma modası ise 1860′larda ve 1870′lerde yeniden canlandırıldı.1900′lerden sonra eteklerin daralmaya başlamasıyla jüpon giderek önemini yitirdi. 1950′lerde, diz boyu, kabarık eteklerle birlikte bir süre gene moda oldu.














BU DÖNEMDE  ERKEK GİYİMİ


Erkek giyimi, kadın tarzı kadar zengin süslemeliydi; farbala, kurdele ve dantel çok kullanılırdı. Yelek kollarda olduğu gibi kısaydı. Dize kadar varan pantolonlar beyaz çoraplarla tamamlanırdı. Bu dönemin sonlarında erkek giyimi daha basit hale geldi ve dantel ve  farbalalar artık süslenmedi. Takviye edilmiş kenarları olan ceketi, erkek gardırobunun bir demirbaşı olan smokin takıma dönüştü.

                                                     KLASİZM DÖNEM

Klasizm dönem (classical period 1775-1825) ; Barok ve Rokoko dönemin de fazla süslenmenin ve abartının karşılığı olarak doğmuştur. Müzikte ve edebiyatta ‘aydınlanma çağı’ olarak anılır. Fransa ve İtalya da başlamış, onları takip eden Avrupa ülkelerinde de hakimiyetini sürdürmüştür… Giyim olarak 1795-1820 li yıllarda etkili olmuş, yeni sosyal değerleri barındıran, gelenek ve değişim arasındaki çatışma da kilit bölge olarak ortaya çıkmış, zengin fakir gözetmeksizin herkese hitap ederek evrenselleşmiştir. Diğer dönemlerin aksine halktan insanların Fransız devrimi ile aristokratlar, kültürlü kesim ve halk tabakalarının birlik, beraberlik içerisinde yaşamaya başlaması, diğer taraftan da zengin kişilerin zamanla eteklerinin kuyruklarından ve çemberlerinden şikayet etmesiyle yeni bir giyim tarzına geçilmiştir… Daha fazla kıyafet üretilmekte, günlük yada gecelik diye ayrılan kostümler tek tipleşmeye başlamaktaydı. İşçilik isteyen detaylardan kendini kurtarmıştı. Gece bir davete yada toplantıya katılacakları zaman günlük kıyafetlerine şıklıklarını tamamlamak için farklı takılar, aksesuarlar takarlardı. Moda da farklı bir adım atılan bu dönem de kabarık etekler çemberler daraltıldı yada kalktı, eteklerin boyları kısaltıldı, jüponlar yalnızca yastıklarla desteklendi. Kıyafetlerin bellerini sıkan korsajlar, yerini yüksek belli düz büzgülü elbiselere bıraktı.  Erkelerin ceketlerinden esinlenerek yapılan cepkenler ve büstiyerler döneme hakim oldu…



















ROMANTİZM DÖNEMİ

Romantizm dönem (1800-1840); Klasizm edebiyatına ve stiline tepki olarak ortaya çıkmıştır. Edebiyat ve müzikle alakalı olarak başta İngiltere ve Almanya olmak üzere tüm Avrupa ülkelerinde etkili olmuş, öncülüğünü Fransız yazar Victor Hugo yapmıştır. Bu döneme Fransız ihtilali ve sanayi devriminin de etkisi vardır… Kültürlü insanların sayısı gün geçtikçe artmaya, kadınlar kliselerde ve yardım kuruluşlarında gözükmeye başlamıştır… Dönemi anlatan giyim tarzı 1815-1840 yılların da İtalya’da kendini göstermiştir. Klasizm dönem de göğüs altına kadar çıkan elbiselerin bel çizgisi, olması gereken bel hattına indirildi. Desenli emprime kumaşların üretimi ile el işçiliğinin yerini kumaş işçiliği aldı. Bu dönemi anlatan kıyafetler belden aşağısı pile veya büzgü olarak iner, yaka veya omuzlara da nervürler veya pililerle hareket katılırdı. Bel kısımları ya sade bırakılır yada sade bir kemerle tamamlanabilirdi.























VİCTORİA DÖNEMİ

Victoria devri; Büyük Britanya’nın (İngiltere) Victoria devri sanayi devriminin yükselişi ve Britanya İmparatorluğunun yükselişi olarak kabul edildi.. Kraliçe Victoria’nın 1837 de tahta çıkıp 1901 yılına kadar hüküm sürdüğü dönemdir…İngiltere’nin en zengin olduğu dönemdir.  (1830-1880) Napolyon Avrupa’yı savaşa mahkum ederken, İngiltere ayrı bir kara parçasında olduğu için gelişimine devam etmiştir. Dünyanın en modern, en güçlü ve en zengin imparatorluğu haline gelmiştir. Giyimde 1840-1900 yılları arasında hakim olmuştur… Kraliçe Victoria, gençliğinde Avrupa’nın stil öncülerinden biri olarak kabul edilmiştir. Victoria’nın, birçok farklı kumaştan aynı elbise modelini yaptırdığı bilinmektedir. Kalp kesimli dekolte yakalar ve kabarık kollar, elbiselerin eteklerinin ön kısmının düz,  arka ve yan kısımlara hareket verilmesi dönemi anlatan ‘Victoria elbiseleri’( Victoria Stili) olarak bilinmesine yol açmıştır. Klasizm dönemin de duraksayan toplama etekler ve drapeler bu dönemde kendine has bir tarza bürünmüştü… Eskiden kullanılan çemberli jüponlar etek ucuna kadar inen kat kat drapelerin tutturulmasıyla geri gelmiştir… 1861 yılında Victoria’nın eşinin vefat etmesiyle inzivaya çekilmesi halkı yasa boğar ve o zamanlarda yas nedeniyle giyilen siyah elbiseler moda olmaya başlar ve bir takım değişikliğe uğrar. Giysilerin kabarık kolları düz bir form alır, yakalar kapanır koyu tonların hakim olduğu bir dönem  ‘Victoria sonrası’ dönem olarak bilinir…



















ART NOUVEAU DÖNEMİ 

Art Nouveau (1890-1911); Ülkemizde ‘yeni sanat’ yada ’1900 sanatı’ olarak adlandırıldığı gibi Avrupa ülkelerinde de farklı isimlerle bilinir… Art Noveau ismi Paris’te açılmış olan, dekoratif mobilya ve aksesuar satan bir mağazadan gelmektedir. Zarif dekoratif süslemelerin ön plana çıktığı, kıvrımların ve bitkisel desenlerin sıklıkla kullanıldığı bir sanat akımıdır. Köklerinin Londra merkezli olup Art & Crafts (Victoria dönemi seri üretim kalitesizliğine karşı el sanatlarını savunma)  hareketine denk gittiği söylenebilir. Klasisizme sırtını dönen Art Nouveau sanatçıları ilhamı öncelikle doğa da aramışlardır. Bitkisel motifler, kadın figürleri, kıvrılan bükülen çizgiler akımın etkilediği her alanda kullanıldı. Bitkileri ve hayvanları düzenli kompozisyonlarda statik bir formda kullanılarak, eskilerin aksine doğanın dinamik kuvvetleri dile getirilmeye çalışılmıştır. Dönemi anlatan kıyafetler Barok ve Gotik dönem  tarzını andırır… Düz inen pileli eteklere yeniden kıvrımlar gelir ve yakalar açılarak degaje şeklini alır.  El işçiliği ağırlıktadır. Giysilerin ve ayakkabıların hatta bir çok aksesuarın (eldiven, şemsiye, şapka, ayakkabı..vs) üzerinde dönemin motiflerine rastlamak mümkün. Dönemi yansıtan ve günümüzde de ismini sık sık duyduğumuz Charles Frederic Worth, Art Nouveau sanatçılardan biridir. Houte Victoria devri; Büyük Britanya’nın (İngiltere) Victoria devri sanayi devriminin yükselişi ve Britanya İmparatorluğunun yükselişi olarak kabul edildi.. Kraliçe Victoria’nın 1837 de tahta çıkıp 1901 yılına kadar hüküm sürdüğü dönemdir…İngiltere’nin en zengin olduğu dönemdir.  (1830-1880) Napolyon Avrupa’yı savaşa mahkum ederken, İngiltere ayrı bir kara parçasında olduğu için gelişimine devam etmiştir. Dünyanın en modern, en güçlü ve en zengin imparatorluğu haline gelmiştir. Giyimde 1840-1900 yılları arasında hakim olmuştur… Kraliçe Victoria, gençliğinde Avrupa’nın stil öncülerinden biri olarak kabul edilmiştir. Victoria’nın, birçok farklı kumaştan aynı elbise modelini yaptırdığı bilinmektedir. Kalp kesimli dekolte yakalar ve kabarık kollar, elbiselerin eteklerinin ön kısmının düz,  arka ve yan kısımlara hareket verilmesi dönemi anlatan ‘Victoria elbiseleri’( Victoria Stili) olarak bilinmesine yol açmıştır. Klasizm dönemin de duraksayan toplama etekler ve drapeler bu dönemde kendine has bir tarza bürünmüştü… Eskiden kullanılan çemberli jüponlar etek ucuna kadar inen kat kat drapelerin tutturulmasıyla geri gelmiştir… 1861 yılında Victoria’nın eşinin vefat etmesiyle inzivaya çekilmesi halkı yasa boğar ve o zamanlarda yas nedeniyle giyilen siyah elbiseler moda olmaya başlar ve bir takım değişikliğe uğrar. Giysilerin kabarık kolları düz bir form alır, yakalar kapanır koyu tonların hakim olduğu bir dönem  ‘Victoria sonrası’ dönem olarak bilinir…
arihine ilk ismini yazdıran da kendisidir. Yaptığı tasarımlarda ağır işçilik mevcuttu dönemin çizgisin de fakat olağan dışı, kendine özgü bir tarzı vardı. Kostümler de göğüs kısmını açıkta bırakacak tarzda degaje yaka kullanan tasarımcıdır. Hatta bu sebepten dolayı ilk başlar da kötü eleştirilere maruz kaldığı olmuştur.( Ne olursa olsun gerçekten farklı bir şeyler yapıyorsanız ilk başta dışlanır zamanla alışılır ve son olarak tek kabul edilirsiniz… S.M.)
























EDWARDİAN  DÖNEMİ

Edwardıan dönemi ; 1900-1910 yılları arasında Albert Edward’ın Büyük Britanya kralı Hindistan hükümdarı olduğu dönemdir. Politik, teknolojik ve toplumsal alanlarda yaşanan köklü değişimler dönemine denk gelmiştir…Havacılık endüstrisindeki gelişmeler, sosyalizm ve liberalizm akımları da yine bu dönemde gelişmeye başladı. Yardım kuruluşları ve kliselerde çalışmaya başlayan kadınlar artık daha aktif ve üreticidir… Art Nouveau sanatçılarının dünya sanatlarını araştırma içerisinde olduğu dönemdir. Bu dönem de bir çok şey köklü değişime uğradığı gibi giysilerde yeni bir boyut kazanmıştır. Moda tarihinin en karmaşık aynı zamanda farklı düşüncelerin ve fikirlerin doğduğu benim deyimimle ”çağ atlayan 10 yıl”dır. Eskiden aşırı abartılı ve kabarık kıyafetlerin yerini kısa kollu kısa etekli degaje yakalara sahip elbiseler aldı.  Elbiselerin yakaları kayık yaka dediğimiz stille bütünleşti. Sırt ve ön yaka kısmı eşit açıklıkta bırakılıp kenarları dantel veya tül fırfırlarla süslenmeye başlandı. Etekler ilk başlarda diz hizasına kadar düz, dizden aşağı pileli yada büzgü verilerek çan şeklini aldı.Sonra daha düz indi ve kuyruklarla boyları kısaltıldı. Piliseler her elbise de kullanılan ortak bir detay haline geldi… Victoria döneminden farklı olmasa da günlük iç giyim de korsenin yerini sütyen, jüpon yerini de ipek astar aldı. Taktıkları geniş şapkalar; tüy, fiyonk ve sonraları güllerle süslendi. kış ayları takılan şapkalar boyun altından kurdelelerle bağlanıyordu… Bu dönem de giysiler gibi şapkalar da bir küçülüp bir büyüdü, değişimin esiri oldu. Victoria döneminin terzisi olan Edwardian dönemin de Oriantalizm’e geçişin ilk adımlarını atan Jeanne Paquin‘dir… Kendisi ilk bayan terzi ünvanına sahip kişidir. Charles  Worth’ün peşinden gitmiş ve ondan daha çok kişiyi giydirmiştir… Çünkü Worth dönemin de insanların kabullenemedikleri, aykırı buldukları tasarımlara, alışmaya başlamışlardır. Devir değişmiş, farklılık isteyen, tabularından kurtulmuş insan sayısı artmıştır.























ORİANTALİSM DÖNEMİ

Oriantalism; Avrupadaki Aydınlanma çağı düşünürlerinin zamanla uzak ve yakın doğu kültürüne merak salmaya başlamalarıyla ortaya çıkmıştır… Doğu ve batı sentezini harmanlayan sanatçılar Çin sanatını benimseyerek ilk önceleri Çin seramiklerinin desenlerini kopyalamışlar daha sonraları Müslüman ülkelerin  temalarını; Barok ve Rönesans sanatların da  kullanmışlardır. Dönemin giyim tarzı Edwardian dönemine denk gelir. Bir çok gelişimin olduğu bu dönemin kumaşları Hindistan ve Çin’in özel olarak dokunmuş, işlenmiş ipeklerdir. Giyim de tüm Avrupaya hakim olduğu 1900 ve 1938 yılları arasın da avrupalı sanatçıların Osmanlı, Çin ve Hindistan başta olmak üzere tüm Müslüman ülkelerinin yaşayış tarzını, stillerini takip ederek kendi çalışmalarında kullanmışlardır. Edwardian dönemi boyunca ipek kumaş ve işlemeler kadar  kürkte çok moda olmuştur. Bir çok tasarımcı giysilerin, kabanların, çizmelerin uç kısımlarında kol veya yakaların da kürk kullanmışlardır… Bu tasarımcılardan  birisi de Charles Worth’ün öğrencilerinden Paul Poiret’dir.  Dönemin ünlü terzisi Madeleine Cheruit’e sayesinde ün kazanmaya başlayan Paul Poiret; yöresel kıyafetlerden, doğu kültüründen ilham alarak art decor tarzı kıyafetler yapmasıyla bilinmektedir. Zamanına göre fazlasıyla modern olan stili konservatif müşteriler için bir dehşetti. O zamana kadar korselerden ve balon eteklerden vazgeçememiş kadınlar için Poiret’in canlı renklerde, kimonodan esinlenerek yaptığı elbiseler, uzun ve dar etekler, şarki pantolonlar ve drape dikim oldukça yeniydi. Paul poiret korselerin seklini değiştirmiş, elbiselerin de oryantalizm ögesini sonuna kadar kullanmıs ve herkesin fesli doğuluları aşağılar gözle baktığı bir dönemde o Avrupalı zenginlere saray cariyesini aratmayacak oryantalist elbiseler giydirmeyi başarmıştır. Elbette ki bunu müthiş doğu sevgisinden yapmamıştı, hissettiği yenilik yapma duygusunu oryantalizmle birleştirmişti ama bu da ortaya yüzyılın basında müthiş elbiselerin çıkmasını sağladı, modaya keskin bir yön verdi. Coco Chanel kadınlara pantolon giydirdi denilebilir, evet doğrudur ama ondan önce Paul Poiret zaten giydirmişti. Eteklerin altında saklansa da bu pantolonlar, pantolon için bir ön hazırlık aşamasından baska bir şey değildi. Paul Poiret ve  Jeanne Paquin gibi Jacques Doucet, Georges Doeuillet, Redfern & Sons, Mariano Fortuny  da döneme isimlerini yazdırmıştır


















































1910 Yılından sonra Coco Chanel başta olmak üzere Pierre Balmain, Christian Dior, Yves Saint Laurent, Gianni Versace, Thomas Burbery gibi tasarımcıların eline kalmıştır moda dünyası… Her gecen gün sayıları artmıştır… Gerek sosyal değişim, bayanların rahatlığa ilgi duyması, gerekse spora olan düşkünlük  onların çözüm yolları bulmalarını ve isimlerini duyurmalarını sağlamıştır. Ve 1900 lü yıllar böyle başlamıştır.


































                                                            






1 yorum: